8 Mart 2014 Cumartesi

Lucy Fry, Portia de Rossi'nin Kanatları Altında!


"Annesini aradım.": Vampir Akademisi yıldızlarından Lucy Fry, Portia de Rossi'nin onu Hollwyood'da kanatları altına aldığını ortaya çıkarttı.

Hollywood'da genç bir aktris olmak korkunç bir şey olabilir ama Portia De Rossi, dostu Avustralyalı Lucy Fry için bir çok kolaylıklar yaptı.

21 yaşındaki aktris, Ellen DeGeneres'in eşinin Avustralyan komedi filmi How Add Honey setinde tanıştıktan sonra, sinema ve eğlence sektörünün aldatıcı dünyasındaki yolculuğuna yardımcı olduğunu söylüyor.

"Portia, farkında ve dikkatli olunması gereken bir çok konuda bana çok yardımcı oldu." diyor yeni filmi Vampir Akademisi'nin Avustralya prömiyerinde, MailOnline'a.

“O gerçekten gerçekçi ve dürüst biri. Bana benim yaşlarımdayken Los Angeles'a taşınması ve genç bir aktris olarak yaşadıkları hakkında gerçekten ilginç bir çok hikaye anlattı. Onu bir çok kez şaka yollu kızdırdım ve her zaman annesini aradım çünkü o bundan nefret ediyor ve asla bir anne olmak istemiyor. Gerçekten eğlenceli bir arkadaşlığımız var.”

1,70 boyundaki sarışın aktris oldukça güzel ama doğaüstü gişe rekorları kıran Vampir Akademisi, onun Hollywood'daki ilk büyük açılışı.

Şimdi LA'da yaşamasına rağmen, Lucy, geçen yıl Now Add Honey filmini Melbourne'de 41 yaşındaki aktris Arrested Development ile çekmek için kendi ülkesine döndü.

"Ben Amerikan çocuk yıldızı[Honey]'i canlandırıyorum ve Portia de Rossi ise ağrı kesicilere bağımlı bir anneyi canlandırıyor çünkü tüm o botokslar, onun rehabilitasyona gitmesi gerektiği anlamına geliyor." diyor filmin konusu üzerine.

“Honey, Avustralyadaki ailesini bir kenara atıyor ve onun için neyin sevilmeye değer olduğunu anlamaya çalışıyor, şöhret mi, servet mi?”

Hamish Blake'de filmin diğer starlarından biri, ki Lucy bunun Muriel’s Wedding and The Castle'a benzer bir unsur olduğunu söylüyor.
“Bu tam bir klasik. Gerçekten iyi bir Avustralya mizahına sahip."

Filmin daha bu yıla kadar çekileceği kesin değilken, Lucy, oldukça başarılı ve genç-yetişkin okuyucu kitlesine sahip olan bir romandan uyarlanan bir filmin parçası olmayı başarmış ve bundan çok zevk almıştı.

Vampir Akademisi'nin sadık fan kitlesini öven Lucy, aynı zamanda en çok sevdiği şeylerden birinin karakteri Lissa ve yazar Richelle Mead'ın hikayesinde intihar,uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi ciddi genç sorunlarını çözmeye çalışmaktan korkmuyor olması olduğunu söylüyor.

"Bu gerçekten çok önemli çünkü Lissa anne ve babasını kaybetmesi ve güçlerinin neden olduğu bunalma ve depresyonla gerçekten mücadele ediyor."

“Benim için, insanların bir şeyler öğrenebildiği önemli hikayeler anlatmak çok önemli ve bunu yapmayı gerçekten çok istiyorum."

“Lissa hakkında en çok sevdiğim şeylerden biri de: biri ona ihtiyacı olduğunda, o ona elini uzatıp ona yardım ediyor olması.”

“Lissa gerçekten şanslı, ona yardım etmesi için en yakın arkadaşı Rose'a sahip ve aslında bana göre Rose, Lissa'nın hassasiyetinin yanında ona yardım etmek için rahat bir şekilde hazır, bu bence çok güçlü bir bağ ve umarım kızlar bundan bir şey öğrenebilirler.”

Lucy, bize hayalindeki rolün başka bir süper kahraman veya bir elfi oynamak olduğunu söylüyor ve aynı zamanda kariyerinde Oscar ödüllü aktris Cate Blanchett'i model aldığını da belirtiyor.
"Hemen hemen Cate Blanchett olmak çok isterim. Tek yapmam gereken nasıl bir Cate olunacağını öğrenmek ve ondan sonra başımın çaresine bakarım."

2014 Nylon Röportajı


Los Angeles'da ikindi vaktindeyiz ve Lucy Fry açlıktan ölüyor. Stilistler, gazeteciler konuşurken, derme çatma soyunma odasındaki bir kanepeye yerleşip, Yunan salatasına girişiyor. Üstündekini çıkartıp, siyah ve beyaz renklerden oluşan beyaz elbisesini giyip, etrafı tarıyor, etrafındaki kaosa rağmen, etkileyici bir iş çıkartan, 21 yaşındaki Avustralyalı aktris. "Aç mısın? Paylaşabiliriz." diye teklif ediyor. En az iki kere aynı teklifi yapmasına rağmen.

Aperatifler hakkında cömert olmasının yanı sıra, Fry gelişmekte olan bir yeteneğe de sahip. En çok satan paranormal doğaüstü seriden filme uyarlanan Vampir Akademisi'nde Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk defa olan ekran başlangıcını yapıyor. Lucy, "başka bir vampir filmi"ne gelen şüpheci tepkileri anlıyor ama Fry ilk etapta kendini projeye çeken şeyin alışılmamış bir yaklaşım olduğunu vurguluyor: vampir dişleriyle birlikte cömert bir küstah dil. "Biz sadece kan içen alışılmadık ergenleriz." diye garanti veriyor. "Hiçbir şeyi ciddiye almıyoruz."

Fry oyunculuğa 14 yaşındayken başladı ve daha sonra Brisbane'deki yerli fiziksel tiyatro şirketine katıldı. Büyürken, ders programının dışında su topu, antik tarih ve sanat gibi dersler alıyordu ama her zaman ona en uygun olan sahne oldu. "Bunu fark etmiş olmak hoşuma gitti ve burada yapacakların hakkında hiçbir limit olmamasını sevdim." diyor. 18 yaşındayken, Avustralya'da yayınlanan sörf yapan uzaylılardan birini canlandırdığı Lightning Point dizisine dahil oldu. "Fantezi benim en sevdiğim türlerden biri." diye açıklıyor Fry. "Bunun tamamen absürt ve harika bir şey olabilmesini seviyorum, ve bu sana daha yaratıcı olman için imkan tanıyor-bir insan değilsin, bu yüzden herhangi bir şey olabilirsin."

Vampir Akademisi'nde, iyileştirme ve diriliş yetenekleri de dahil olmak üzere psişik yetenekleri şiddetlendiğinde sıkıntılar duyan bir Moroi prensesi Lissa Dragomir'i canlandırıyor. "Lissa, çok insancıl biri ama aynı zamanda vampir büyülerinden dolayı süper güçleri var ve bu onu biraz kararsız ve duygusal yapıyor." diyor Fry. Film, Londra'da çekildi ve Lucy boş günlerinde, şehrin eski salonlarını araştırdı, katılabildiğince çok gösteriye katıldı, Ulusal tiyatroda yayınlanan, Shakespeare'nin yeni bulunan oyunu Othello'da dahil olmak üzere. Bir gün o sahnede olacağına inanıyor ve rüyasının rolü Juliet'ken, bu günlerde daha çok kendini Lady Macbeth çizgisinde görüyor-"biraz karanlık ve çılgınca bir şey."

Uzaylı, denizkızı ve vampirden sonra onun listesini yeni gelen Avustralyan bağımsız bir yapım olan Now Add Honey'de olan rolüyle tekrar kontrol edin. Fry, bu filmde bir insanı canlandırıyor. Ve bu normal kızı canlandırmak onun için güzel mi oldu? "Pekala, ilk önce, o gerçekten normal bir kız değil." diyor laf arasında kahkalarla Fry. "Honey bir Los Angeles çocuk star." Bu düzenlemenin arkasında duruyoruz.

2014 Vogue Röportajı

-Şu an tam olarak neredesin?
Lucy:Kaliforniya, Venice'deki apartman dairemdeyim. Bir süredir Los Angeles'daydım ve bu yüzden 5 aydır burada kalmıyordum. Aslında hala Los Angeles ve Avustralya arasında koşturuyorum.

-O zaman daha yeni gelmişsin!
Lucy:Kaliforniya'ya ilk gelişim Vampir Akademisi seçmeleri için Ocak 2013'de olmuştu. Ve seçmelerden sonra Avustralya'ya geri döndüm ve çekimleri Londra'da yaptık, ve yine başka bir film için tekrar evime, Avustralya'ya gittim. 4 ay önce buraya geldiğimde biraz korkuyordum açıkçası.

-O zaman bazı şeyler çok hızlı gelişti. Daha önce Londra'da bulunmuş muydun?
Lucy:Bir defasında, sadece bir haftalığına. Vampir Akademisi'nin senaryosunu okuduğumda, Londra'daydık ve tekrar dönüp burada filmi çektik, yani biraz etrafında dolaştım diyebilirim.

-Londra’yı nasıl buldun peki?
Lucy:Londra'dayken Buckingham Gate'de kaldım. Kraliçeden sadece bir cadde uzaklıkta! Vampir Akademisi gece çekiliyordu, bu yüzden Londra'nın karanlığını biliyordum ve gün boyunca oldukça serbest ve boş zamanım vardı. Oradayken bir çok tiyatro gördüm.

-Matiness, sanıyorum ki. Favorin hangisiydi?
Lucy:Sanırım National'dan Othello benim favorimdi.

-Ah, doğru! Adrian Lester ile! New York'ta St.Ann Antreposu'nda bu bahar bir oyunu var.
Lucy: Görmek istiyorum!

-Bana biraz tarzından bahset. Kırmızı halı sürecine nasıl hazırlanıyorsun?
Lucy: Stil, daha önce hiç yatırım yapmadığım bir şey. Ben rahat birisiyim ve sadece herhangi bir şey giyen türdenim. Bir kombin hazırlamak için zaman ve dikkat ayırmıyorum. Ama bu sanatı, resmi ve renkleri seviyorum, bu yüzden bir sanat eserini görmeye gideceksem, bunun için hazırlanıyorum.

-Bu stresli bir süreci daha eğlenceli hale getirmenin tek yolu.. Peki başka dikkate aldığın unsur var mı?
Lucy:Mümkün olduğunda Avustralya'lı tasarımcılardan giyinmeye çalışıyorum çünkü Avustralyalı mesteklaşlarımı bu sektörde desteklemeyi seviyorum, ve de olabildiğince çevre dostu olan şeyler giymek istiyorum. Etkinliklerde yeşil konseptinde dayanıklı kıyafetler giymeyi seviyorum.

-Bunu muhtemelen biliyorsundur ama Stella McCartney, çevreci tasarıma kendini adamış bir isim ve kendi çantaları veya ayakkabılarında bile, herhangi bir deri veya kürk kullanmıyor.
Lucy: Gerçekten mi? Mutlaka Stella McCartney'i ziyaret edecğim. Dürüst olmak gerekirse, benim için modanın ne anlama geldiği hakkında veya kendi yolumdan nasıl giyineceğim hakkında düşünmek için pek fırsatım olmadı.

2014 Movies About Röportajı


-Sadece bir vampiri canlandırmıyorsun, bir vampir prensesi canlandırıyorsun. İçindeki prensesi nasıl yönlendirdin?
Lucy: Biraz şımarık biri olarak büyüdüm, annem her zaman "Lucy, böyle prenses gibi davranmayı bırak!" derdi bana hep. Sanırım içimdeki prenses biraz ezilmiş durumda. Ama burada her kızın bir parçası olan bir şey var.. Lissa'da sevdiğim şeylerden biri, o gerçek bir prenses, ünvanı önemsemiyor ve tüm bu ünvanlar onun sırtına bir yük, annemin bana yüklediği yükle aynı. [Gülüyor] Diğer yandan, bu ünvanın değerlendirilmesi, Lissa'nın annesi - ve benim annem de sanırım - Lissa ve Lucy'e daha iyi bir insan olmayı öğretmek için yapılacak. Bence gerçek prenses, gerçek masal prenseslerinde olduğu gibi iyi bir kalbe sahip olmalı, ikisinin de üstesinden gelebilmeli ve bir çok şeyi bulmak için çalışmalı.

-Senaryoyu aldığında bir vampir projesinin bir parçası olmak konusunda endişelendin mi yoksa hemen türünü kabul mu ettin?
Lucy:Senaryoyu ilk aldığımda okumaya başladım ve dakikasında bir vampir filmi gibi hissetmedim. Senaryo bu dünyaya olan bir tanıtım gibi, kurallar bir vampir dünyasında bile farklı, Moroi-Dampir-Strigoi gibi, tonlar çok farklı. Ve aynı zamanda bir komedi tonu da vardı, ve tüm o aksiyon ve gizem, hepsi yan yana dizilmiş gibi. Ve başından beri "Daha önce hiç böyle bir senaryo okumamıştım." gibiydim.

-Bu aksiyon, mizah, romantizm ve dramayı bir kitap sayfasından ekrana taşırken endişelendiler mi?
Lucy: Senaryoyu okuktan sonra yönetmenimiz Mark Waters, "Pekala.. bu yanlış gidemez." gibiydi. Mark detaylarla inanılmaz derecede ilgilendi ve Mean Girls gibi bir filmi yaptıktan sonra komediyi yanlış yapma ihtimali bile yoktu çünkü mizahın içindeki şeyi çok iyi biliyordu. Ayrıca senaryoyu hazırlayan Daniel Waters, bana göre Heathers'taki algıyı çok şakacı, genç işi ve ilginç ama bir o kadar alaylı bir imayla karanlık bir şekilde yazdı ama bu gerçekten sıradışı bir tür. Mark ve Dan ile birlikte çalıştığında, onlar mükemmel bir takım çünkü birbirlerine fikir verebiliyor ve aralarındaki fikirler çok net. Ve çünkü onlar kardeşler ve bununla mücadele edebilir ve birbirlerini uyarabilirler. Biliyorum ki, ancak bir takım bu cesur birleşimi ancak Mark ve Dan olabilirlerse yapabilirler.

-İkisini de sette beraber gördüğünde nasıllardı? Hiç kardeş rekabeti gördünüz mü?
Lucy: [Gülüyor] Hayır, onlar birbirlerini çok seviyorlar çünkü onlar kardeşler. Bu çok doğal. Sevmek zorundasınız. Eğer kardeş ilişkisine sahip değilseniz,belki savaşabilirsiniz ama hayır, gerçekten bir mücadele olmadı. Onlar sadece kardeştiler.

-Senaryoyu okumadan önce kitapları okudun mu?
Lucy: Hayır. Filmi çekmeye başlamadan önce senaryoyu gördüm ve bu sürede kitabı 5 kere okudum.

-Lissa'nın özel güçlerini çözmek ve bunu dışavurmak zor muydu?
Lucy: Evet, öyleydi. Güçleri gösterebilmek için bir çok fiziksel ders aldım ve ortama geldiğimde, bu güç benim bedenimde nasıl ortaya çıktığını hissedebildim, ışıldıyor ve iyileştirme gücü zirveye çıkıyor ve zorlama olan bir heyecan, ayrıca ortada güçleri kullandığımda ortaya çıkan bir toksik etki de var. Lissa güçlerini her kullandığı zaman kendine zarar veriyor ve bu onu zehirliyor. Kendini ve Rose'u korumak için her güçlerini kullandığında, biraz daha deliriyor. Bu gerçekten biraz ilginç. Bunu dürüstçe ve doğru oynayabilmek için bir çok yerden fiziksel eğitim aldım.

-Beklediğinden daha mı zordu peki bu?
Lucy: Hayır, aslında bu sandığımdan da kolay oldu. Çünkü sete gidip çekimlere başlamadan çok fiziksel çalışmalar yaptım, bunun benim için gerçek olduğunu biliyorum. Sonrasında sette dahil olmak üzere karakterimi canlandıracağım yerlere göre karakterimi düzenledim. Çünkü çok pratik yapıyordum, ve bu gittikçe çok daha ölçüsüz,koşuşturma ve üst oluyordu ve tüm bu çılgın şeyleri yapıyordum. Bunu geri çekmek ve sahnedeki dürüstlüğü bulmak gerçekten eğlenceliydi, aslında.

-Bir film serisine kaydolmaya ikna oldun mu? Bir karakteri birden çok oynamayı ister misin?
Lucy: Kitabı okuduğum ve Lissa'nın ne kadar ayrıntılı, karmaşık ve güzel bir karakter olduğunu gördüğüm zaman, sadece ona aşık olduğumu hissettim ve onu her şekilde hissetmek istedim çünkü o mükemmel bir yolculuk. Özellikle ilk kitapta güzel bir kavisi var ve senaryonun geri kalanında o sadece mükemmel, inanılmaz bir yolculuk olmaya devam ediyor. Bir aktris için böyle dinamiği olan, verimli ve güçlü bir karakteri canlandırmak gerçekten çok güzel. Evet, onu her zaman oynamak isterdim.

-Richelle Mead'ın sana karakterinin içinde kesinlikle işlemen gerektiğini düşündüğü belirli bir şey var mı?
Lucy: Hayır. Richelle'le tanıştığımızda zaten filmin yarısını çekmiştik ama onun kitaplarını okuduğumda, sanırım onun tüm zihnini ve karakter prespektifini anlamıştım. Kitabı bir çok kez okumamla ilgili sanırım bu. Replikler ve her şey.. Mark bana filmi çekmeye başlamadan önce şöyle söyledi: "Lucy, bu kadar çalışmayı bırakmalısın. Böyle giderse hasta olacaksın!"

-Şimdi ona karşı sahiplenici hissediyor musun peki?
Lucy: Hayır, hissetmiyorum. Aslında hayranların Lissa için farklı fikirleri ve bakış açılarını seviyorum. Bu benim için çok ilginç çünkü onu şimdi gerçekten çok iyi biliyormuşum gibi hissediyorum. Onu hissedebiliyorum. Onu anlayabiliyorum ve umarım hayranlarda onun zevkini çıkartabilir. Ama sahiplenici hissetmiyorum çünkü herkesin kendi fikri var. Ve ona karşı sadece büyük bir empatim var. Bu biraz garip. Filmi çekerken onun ailesininde öldüğü araba kazası sahnesini çektik ve bu bana sonuna geldiğimizde daha doğru geldi ve onu gerçekten bildiğimi anladım. Ailesini kaybetmiş bir kızın ağırlığıyla bir sürü sahne çektim ve tüm bu sahnelerde gözyaşlarımı durduramadım. Kendimi kaybetmiştim. Yüzüm çekilmiyordu. Bunu yapmamın sebebi sahne için olması değildi. Sadece ortalığa yayılmış bir haldeydim ve etrafa ölü bakışı atıyordum ve arabadan çıkarak sürünmeye başladım ve o an Lissa'nın ne kadar derinden etkilendiğini hissetmiştim. Bunun biraz korkunç olduğunu düşünmüştüm.

-Lissa'yı oynadıktan sonra terapiye gitme ihtiyacı duymuş olabilirsin.
Lucy: [Gülüyor] Evet, biliyorum. Ama aslında daha çok rolden kopabilmeyi öğrenmeliyim.

-Hayranlar kitap serisi hakkında çok tutkulular. Hiç hayranlarla karşılaşıp konuştuğun oldu mu?
Lucy: Evet, basın turumuzda gerçekten heyecanlı olan bir çok insanla tanıştık ve bunu gerçekten önemseyen birileriyle bir şey paylaşmak bizi mutlu etti. Ve kitapların bir çok insanın hayatının bir parçası olması da harika.
-Kendini ilk vampir dişlerinle gördüğünde nasıl bir tehki verdin?
Lucy: Bunun çok havalı olduğunu düşündüm. Her zaman vampir dişi istemişimdir. [Gülüyor] Kim istemez ki?

2014 Dhampir Life Röportajı


-Zoey ile çalışmak nasıldı? Set dışında arkadaş oldunuz mu ve set dışında bir şeyler yaptınız mı yoksa çekimlerle çok mu meşguldünüz?
Lucy: Meşgul değildik, yaptık. Aslında eğlenceli şeylerden birisi Zoey’nin modayla ilgili olmasıydı ve beni alışverişe götürdü. Bu bir kızla eğlenmek için alışverişe gittiğim ilk zamandı. Biliyorum, bu garip, Amerika’da bunu yaparak büyürsün ancak ben bunu cidden yapmayarak büyüdüm. Sahil veya sörf yapmaya ya da yürüyüşe girebilirdik. Bu daha aktif, dışa dönük bir yaşam stili. Yani, evet onunla beraber elbiselerle oynamak gerçekten eğlenceliydi ve o bu konuda çok iyiydi ve bunu öğrenmek eğlenceliydi. Zoey gerçekten eğlenceli birisi ve çok şakacı, gürültülü, sevecen ve hassas.

-Pekala, güzel! Orada yeni bir yakın arkadaş elde etmişsin gibi duruyor.
Lucy: Evet!

-Filmdeki karakterinle ilgili neyi seviyorsun?
Lucy: Kalbini seviyorum. Bence Lissa’nın merkezi de o. Lissa gerçekten sevecen, kolay incitilebilir, bir çok yönden kırılgan ama aynı zamanda derin bir güce de sahip. Utangaç olmasına rağmen, bir lider ve onunla ilgili sevdiğim şeylerden birisi de ilk kitaptaki gelişimi, o bunun üstündeki kontrolünü kaybediyor çünkü Rose’u korumak istiyor ve bu çılgın lise hayatında olmak, etrafındaki herkesi manipüle etmek için güçlerini kullanıyor ve kendini kaybediyor. Ve onun en sonunda orta yolu bulmak için tamamen kendini kaybetmeye ihtiyacı var. Sondaki kısma ulaşmak için bu çılgınlığın kıvılcımını oynamaktan cidden zevk aldım.

-Lens ve sahte dişleri kullanmaya alışmak zor muydu? Gerçek yaşamda onları dışarı çıkartıp denemeler yaptın mı?
Lucy: Evet. Dişleri gerçekten dışarıda çıkarttım, evet, bu yaşandı!

-Onları nerede çıkarttın?
Lucy: Aslında arkadaşlarımlayken oldu. Onları sadece çıkarttım ve herkes “Aman Tanrım! Şunlara bak! Gerçekler!” moduna girdi.

-Danila ile setteki ilişkiniz nasıldı?
Lucy: Danila harika. Çok iyi bir insan ve çok komik, şapşal, şakacı ve tabii ki derin. O gerçekten harika bir aktör.

-Ekibin çoğu bana Danila’nın setteki en komik kişi olduğunu söyledi. Onun hakkında kesin bir hikaye var mı?
Lucy: Hepimiz Danila'ya aşığız, onunla evlenmek istiyoruz. Hatırlıyorum da bir keresinde, okulda bir odada bekliyorduk ve bu oda gerçekten çok sıkıcıydı, sonra tesadüfen bir kitabı gördü ve kitap görüp görebileceğiniz en büyük kitaptı, yarım metre filandı ve çok ağırdı. Ve o kitabı indirip (günlük okuyacağını umarak) karıştırmaya ve kitap ile odada yürümeye başladı. Bize skeç yaptı ve tüm skeç boyunca kitabı elinde taşıdı. O bir şeyi hemen komik yapabilen türden bir erkek.
-Bu onu setteki şaka ustası mı yapıyor?
Lucy: Evet, kesinlikle.

-Filmi anlatan resimli kitabı okudum. Danila'nın sana "Majesteleri",senin de ona "Efendim, gardiyanım?" dediğin doğru mu?
Lucy: Evet, bu doğru! *kahkaha atıyor* Bu oldu!

-Nasıl şakalar yaptılar?
Lucy:Sadece saçmalamış olmak için birbirimize şakalar yapmadık. Sadece durumu hafifletmek içindi ve birbirimizi kandırmanın aksine saçmalık olsin diye yapılmış karanlık ve vampir zımbırtısıydı.

-Senin kendi lise deneyemin nasıldı? Demek istediğim, sportif miydin? Çünkü bana sen sportif, popüler veya asosyal olabilirsin gibi geliyor?
Lucy: Popüler veya asosyal değildim. Pekala, sanırım biraz asosyaldim, tam bir drama ineğiydim. Bu doğru. Sporu çok seviyordum, sanırım kendimi bir çok aktivitenin içine attım ve zamanımın çocuğunu su topu, hokey, basketbol ve elimden geldiği kadar okul oyunlarına harcadım ve okul dışında tiyatro ve gitar çaldım. Sadece bir çok şey yaptım, ve sanırım dünya popülerliğinden korkuyordum ve kızlar aktiviteler yaparak bundan saklanıyor.

-Sosyal medyada çok güncel değilsin ama hayran sitelerini takip ediyorsun, değil mi? Onları az çok biliyorsundur?
Lucy: Onları hep gördüğümde annem "Ah, Lucy, bunlar senin sitelerinden birinde oldu!" diyor bende "Tamam, teşekkür ederim anne!" diyorum. Ama evet, sosyal medyada daha iyi olmak isterdim ama bilgisayarlara alerjikmişim gibi hissediyorim. Dün facebook merkezine gittik ve nasıl doğru kullanılacağını öğreneceksen, orası doğru yer.Ve oraya gittik, şu chat olayını yapmak için bilgisayarları açtık ve tabii ki benim hesabım kapandı. Facebook'taki insanlar bile, "ne olduğunu bilmiyoruz. bu daha önce hiç olmadı" modundaydı.
-İnternet senden nefret ediyor olmalı!
Lucy: Kesinlikle ediyor! Bu benim değil, Internet’in suçu!

-Dominic ile bir çok aşk sahnesi çektiniz, ikiniz bu kimyayı oluşturmak için set dışında bir şeyler yaptınız mı?
Lucy:Aslında bu Dom ile çok kolay oldu, ilk öpüşme sahnemiz çekimlerin ikinci gününe denk gelmişti ve tabii ki bu biraz garipti. "Selam! Seninle tanıştığıma memnun oldum. Pekala.." gibiydik ama bunu hemen üzerinden atmak güzeldi o yüzden biz de "ah tamam, şimdi bunun nasıl bir şey olduğunu biliyoruz. iyiyiz" gibiydik. Birlikteyken gerçekten çok şapşaldık ve bu gerçekten kolay bir ilişkiydi, birbirimizi çok güldürüyorduk ve hiçbir şeyi fazla ciddiye almıyorduk, yani çok eğlenceliydi.

-Kitaba aşina mısın? Senaryoyu okumadan önce kitabı okumuş muydun? Senaryodan aldığın ilk izlenimin neydi?
Lucy: Senaryoyu ilk okuduğumda senaryoyu çok beğendim çünkü Rose ve Lissa arasındaki arkadaşlık ilişkisi çok güzeldi. Ve bence kadın dostluğunun üstüne oluşturulan bir hikaye, çok güçlü ve çok heyecan vericiydi. Rolü kaptığımı öğrendiğim zaman, kitabı 6 kere okumuştum. Sanırım role hazırlanmak için tekrar ve tekrar ve tekrar okumaya da devam ettim. Üçüncü kitaba kadar okudum çünkü karakterimin önüne geçmek istemedim, sadece ilk kitaptaki dünyasındaki Lissa olmak istedim. Ve çekimleri bitirdiğimizde, ikinci kitabı okumak istedim bu yüzden umarım ikinci filmi çekebiliriz böyle de içselleştirilmiş bu hikayeye atlayabilirim. Ama şimdi seriye bağımlıyım ve duramıyorum, bu yüzden sanırım yakın zamanda bitireceğim.

-Eğer iyi giderse, ikinci film için geri dönüp, hazırlanmaya başlar mısın?
Lucy: Kesinlikle evet. Bunu seve seve yaparım.

-Bir doğaüstü film veya kitap fanı mısın?
Lucy: Evet, hayal gücünü seviyorum. Yüzüklerin Efendisi, çocukluğumdan beri benim favori serim.

-Gerçek hayatta bir Strigoi ile nasıl baş ederdin?
Lucy: Pekala, eğer filmdekilerden biriyse muhtemelen bir gardiyanın gelmesi için çığlık atarım. "Rose gel ve beni kurtar!" derdim.
-Ya da, “Zoey, NEREDESIN!?!” diye bağırırdın.
Lucy: EVET!! ZOEEY!!

-Film müziklerini değiştirmek için hiç şansın oldu mu?
Lucy: Aslında daha dinlemedim bile. Filmin Kasım montajını gördüm ve bayıldım ancak gerçek filmi galada izlemek istedim.

-Ne tür müzikler dinlersin?
Lucy: Halk müziği türünü seviyorum. Her yıl Avustralya'da "Woodford Halk Festivali" deniler bir festivale gidiyorum ve burası benim mutlu müzik yerimi aradığım yer. Gotye,Matt Corby ve bir çok Avustralyalı diğer aktrisler Angus ve Julia Stone, Cat Empire ve Babylon Circus gibi. Gerçekten, sadece eğlenceli deli müziği seviyorum.

-Daha kitabı okumamış yetişkin insanlara filmi nasıl açıklarsın? Onlar için filmde zevk duyulacak ne var?
Lucy: Eğer kitabı okumadıysanız bu gerçekten çok harika çünkü hiçbir önyargıya sahip değilsiniz ve filmin nereye gideceği hakkında hiçbir fikriniz yok. Filmin başlangıcında Vampir Akademisi dünyasını genel hatlarıyla anlatıyorlar, Moroi'ler güçleri olan yaşayan vampirler, Dampirler yarı insan-yarı Moroi ve Moroileri ölümsüz vampirler Strigoilerden koruyor. Eğer önceden bu genel anlatımı anladıysanız bu sizi bu dünyaya sokacak ve tüm bu vampir olmakla ilgili size normal gelecek, tüm çılgın şeyleri mümkün olarak düşüneceksiniz.Ve sözde hayali tabii ki çılgınca şey gerçekten olabilir çünkü biz şuan o dünyadayız. Bu yüzden, evet, eğer kitapları okumadıysanız bile filmi seveceksiniz.

-Filmin Harry Potter filmlerinden daha eğlenceli ve daha hafif olduğunu düşündüm, burada kimse ağlamaklı değil. Kimse sıkıntılı değil, bu eğlenceli. Beğendim.
Lucy: Evet! Buna sevindim. Bana göre en harika şey bu gemide Mean Girls'ün yönetmeni Mark'ın da olması. Bunu gerçekten ilginç, eğlenceli ve parlak tuttu.

-Karakterin bir kaç eğlenceli şey yapıyor. Zihin kontrolü ve flörtleşirken saçını geriye atmak gibi.. Sen gerçek hayatında bu karakter özelliklerini deniyor musun?
Lucy: Hayır! Bence daha çok gerçek hayatım için karakterimden bazı şeyler öğrendim. Ben de güçlü bir boynum olmasını istiyorum!

-Yani gerçek hayatında flörtöz hareketlerin yok?
Lucy: Hayır, yok! Gerçek hayatımda normal ve gerçekten garip biriyim.

-Kedi ile çalışmak nasıldı?
Lucy: Aman Tanrım, kedi dünyadaki en şirin şeydi! Sadece kediyi çok ama çok sevdim. Özellikle çekimler sırasında köpeğimi çok özlemiştim bu yüzden sette kediyi kucağıma almak benim için terapi gibiydi ve sadece bunun beni mutlu ettiğini düşündüm.

-Lissa gerçekten tapılası bir karakter. Ondan ne öğrendin? Bu soru bir hayrandan: Kendini Lissa’ya mı ve Mako Mermaids'teki Lila’ya mı daha yakın buluyorsun?
Lucy: Sanırım Lissa ile daha çok benziyoruz. Yaptığı her şeyi sevgi ile yapıyor ama bu dengesiz dünyada kendisi olarak kalmak için mücadele ediyor ve her şey tehdit altındayken Rose'u korumak ve güvende hissetmek için filmin belli bir noktasında karar veriyor ve kontrolü kaybederek gücünü diğer insanları manipüle etmek için kullanıyor. Ve, bence bu günlük yaşamda gerçekten ilginç bir şey, insanlar neredeyse her gün kendileri ile mücadele ediyorlar ve hala dünyaya karşı savunmasız hissediyorlar. Bu dürüst olmak ve güvenli hissetmek arasındaki bir denge. Benim için bu dengeyi bulmaya çalışan bir karakteri oynamak gerçekten ilginç oldu ve bence herkes kendi iç dünyasıyla relax hissetmek ve kendileri olabilmeleri için iyi bir ilişkiye sahip olmalı. Ve eğer bunu yapabilirseniz, kendisini kontor dışı hissettiğiniz zamanlarda bile, bu iç mücadeleden kurtulup bunu yönetebilirsiniz.

-Kendini ekranda vampir dişleri, lensler ve insanlardan beslenirken görmek sana çılgınca geldi mi? İlk gördüğünde ne reaksiyon verdin?
Lucy: Kendim gibi hissetmedim. Sanki bir şeye bakıyordum ve ona karşı "aman tanrım, buradaki çılgın, deli bir kadın! bu ben değilim" gibi davranıyordum.

-Hayran sitelerinden biri bilmek istiyor, film vizyona girdiğinde bir kutlama yapmayı planlıyor musun? Ekip arkadaşlarınla eğlenceli bir şey yapacak mısınız?
Lucy: Evet, muhtemelen dışarı çıkarız diye düşündüm. Ama annem burada ve benim için en heyecanlı şeylerden biri annemi ve erkek arkadaşımı ağırlamak çünkü onlar benimle birlikte galaya gelecekler ve beni tüm bu süreç zamanında desteklediler, bu gerçekten göz korkutucu ve aynı zamanda korkunç ve heyecan verici bir deneyim, bu yüzden onların elini tutmak beni daha iyi hissettirecek.

2014 Mall of America Röportajı


-Oyunculuğa başlangıcın nasıldı?
Lucy:Küçükken gerçekten çok sessiz ve utangaç bir çocuktum- kimse ben konuştuğumda beni duyamıyordu! Öğretmenim sesimi bulabilmek için konuşma ve tiyatro kurslarına gitmemi önerdi. Bu dersler sayesinde şiir okumaya başladım ve rol yapmayı sevdiğimi fark ettim. 14'im de, Avustralya'da bir tiyatroda eğitim görmeye başladım ve bu benim için oldukça özgürleştirici ve heyecan vericiydi. Bunun gerçekten yapabileceğim bir şey olduğunu düşündüm.

-Rolü aldığını öğrendiğinde, ne düşündün?
Lucy:Tamamen şoka girdim. Düşünemiyordum.

-Filme hazırlanmak için özel bir şeyler yaptın mı?
Lucy: İngiliz aksanımı mükemmelleştirmek için bir çok ses eğitimi ve prenses duruşum için yoga. Ayrıca Lissa'nın anne ve babasını kaybı üzerine hissettiği acıyı fiziksel olarak dışavurmak için bir fiziksel tiyatro koçundan eğitim aldım.

-Karakterin hakkında en iyi şey nedir?
Lucy: Rose ile arasındaki arkadaşlık ilişkisi. Birbirlerine karşı dürüstlüğü ve birbirleri için her zaman orada olmaları karakterimdeki en güzel şey. Birbirleri için yaptıkları her şey, aslında.

-Vampir prensesi canlandırmak sürprizlerle dolu mu?
Lucy: Kesinlikle ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu! Ama bu gerçekten hayatta gidebileceğiniz en iyi yol – bırakın her şey bir sürpriz olsun ve hiçbir şey beklentisi içine girmeyin.

-Arkadaşlık, filmdeki ana tema diyebiliriz. Çekimler güçlü kadın oyuncularla nasıldı?
Lucy:Çekimler inanılmazdı! Hepimiz çok iyi anlaştık ve başından beri doğal bir dostluğumuz vardı. Beni bu filme çeken şeylerden biri de kesinlikle güçlü bayan karakterlerin olması- bu film güçlü kadınlar için özgürleştirici bir hikaye.

-Film kitap serisine dayalı olduğu için, planlanan başka filmler var mı?
Lucy:Evet! Eğer planlandığı gibi giderse, bu yılın içerisinde ikinci filmi çekeceğiz.

İnsanlar neden bu filmi izlemeye gitmeli?
Lucy: Çünkü film onlar için çok eğlenceli geçecek. Aksiyon, komedi ve romantizm var ve çok da ciddi değil.

-Film Sevgililer Günü'nde vizyona girecek. Bu yıl için herhangi bir planın var mı?
Lucy: Sevgililer gününü romantik bir şeymiş gibi görmüyorum. İnanıyorum ki bütün günler romantik olmalı. Ben lisedeyken arkadaşlarımla her yıl kutlama yapardım. Umuyorum ki bütün kızlar bu filme sevgililer gününde giderler ve arkadaşlarıyla kutlarlar.
Bize bir kaç favori oyuncunu söyle.

Lucy: Kate Blanchet & Johnny Depp, ikisi de dönüştürülebilir oyuncular- onların bu kadar dengesiz kişiler olmalarını seviyorum. Her karakterleri farklı ve harika.

-Favori filmlerin?
lucy:Büyürken izlediğim favori filmlerimden biri "Notting Hill". Ayrıca Yüzüklerin Efendisi ile kafayı bozmuş durumdayım ve her zaman bir elf olmak istedim. Aslında, bir elf olmanın tek yolunun bir aktris olmak olduğunu fark ettim. Umarım, bir elf rolü beni orada bekliyordur. Eğer yoksa, ben bir tane gidip yazmayı düşünüyorum.

2014 Collider Röportajı


Soru: Rol sana nasıl geldi?

Lucy: Senaryoyu ilk kez en yakın arkadaşlarımdan biriyle, İngiltere’yi sırt çantalarımızla gezerken okudum. Anında onunla [senayoyla] iletişim kurdum çünkü arkadaşlık hakkındaydı, ve bende arkadaşımla birlikte İngiltere’de idim o zamanlar. [Senaryo] Bana arkadaşlık ve dostluğun önemini hakkında çok şey ifade ediyordu. Bu yüzden, Los Angeles’a gittim ve seçmelere katıldım. Gittim ve Marci Liroff’un (kast direktörü) asistanı ile bir sahne okuması yaptım, odada çok harika sinyallerim vardı ve o beni çok beğendi. Ama sonra, hiçbir şey duyamadım ve dinlenme odasında kendimi kaydetmeye karar verdim, ve harika bir kayıt cihazıyla bunu yaptım. Onu [kaseti] yapımcılara gönderdim ve ertesi gün, “Yarın bir test anlaşman,” var diyen bir arama aldım, ama test anlaşmasını ne olduğunu bile bilmiyordum.

Sonra, Mean Girls’ün yönetmeni ile tanışmam gerektiğini öğrendim ve sahnede Mark (Waters) ile çalışmam gerekiyordu ve de tüm yapımcılar o öğleden sonra bunu izleyecekti. “Pekala, haydi yapalım!” havasındaydım. Üzerinde baskı varken, sadece yapıyorsun. Yani, çok heyecanlıydım ve onun [senaryonun] üzerinde çok çalıştım. Gittim ve harika olan Zoey (Deutch) ile tanıştım. Onunla tanışmak çok heyecan vericiydi. Sonra da ertesi gün yemeğe çıktık. Yemeğin, “Filmin çekimleri sırasında aklı başında biri gibi durur musun?” gibi bir kişisel teste dönüşeceğini düşünüyordum. Ama oraya gittim ve, yapımcılar “Tebrikler! Role seçildin!” dedi. Şok içindeydim çünkü bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Role hazırlanırken gerçekten çok çalıştım ve sonra, gittik ve yaptık.

Soru: Kitaplara aşina mıydın [okudun mu] yoksa çekimlerden önce mi okudun?

Lucy: Seçmeleri öğrendiğimde onları okumamıştım, ama role seçildikten sonra ilk kitabı (Vampir Akademisi) beş kez okudum. Kitabı çok sevdim. Hayatımın büyük bir parçası oldu, Lissa karakterini öğrenme sürecimde ve araştırmamı yapmamda kullandığım en büyük şeydi [kaynağımdı].

Soru: Okumak için cezp edilmiş ve neler olduğunu öğrenmek için meraklı mıydın?

Lucy: Çok fazla baştan çıkarılmıştım ama bunları [neler olduğunu öğrenmeyi] seçmedim çünkü karakterimden önce bilmek istemiyordum. Şuanda ikinci kitabı okumuş durumdayım, ve umuyorum ki ikinci filmi çekeriz. Ama aynı zamanda, ya karakterimi alıp serinin geri kalanını okumak ya da onunla kalıp bir uçtan bir uca seyahate gitmek konusunda içsel kargaşa yaşıyorum.

Soru: Aslında popüler Twilight filminden sonra, vampir senaryosu okumak seni kararsız kıldı mı yoksa vampirlerin yöne hikayeye olan ilginin sadece bir kısmı mıydı?

Lucy: Beni cezbeden şey kesinlikle arkadaşlık ve komediydi. Harika şey, çok iyi harmanlanmış olmaları. [Senaryo] Aksiyona sahip, komediye sahip, romantizme sahip, gizeme sahip, harika bir dostluğa sahip. Mark’ın yönettiğini ve Dan’ın senaryoyu yazdığını öğrendiğimde, ve Mean Girls ile Heathers’ı düşündüğümde, fark ettim ki, eğer birileri tüm bu türleri birleştirecek, ayarlayacak ve işe yaramasını sağlayacaksa, bu kişi onlar olurdu.

Soru: İnsanlar iki kategoriden birine girmesini istiyorlar. Sevimli, ailevi, aşk kuşu vampirler ya da korkunç ve tehlikeli vampirler istiyorlar ama film ikisini de içeriyor.

Lucy: [Film] İkisine de sahip! Ayrıca bir çok vampir çok fazla insanı ve insanların kendileriyle özdeştirebileceği kişiler. Duygulardan ve günlük hayattan kopuk değiller. Liseye gidiyor, erkekler ve sivilcelerle uğraşıyorlar ve bütün bu güvensizliği liseye giden herkes yaşıyor.

Soru: Kitapların bu kadar popüler olduğunu ne zaman ve nasıl fark ettin?

Lucy: Aslında ilk kez, video kaydımı göndermeden önce fark etmiştim. Üç oyuncu bayan arkadaşımla kalıyordum,sayfaya girdik ve baktım. Ve “Aman Allah’ım insanlar bu film için gerçekten heyecanlı!” oldum. Ama, sosyal medyada gerçekten çok kötüyüm. Tüm bu basın toplantılarına ve fanlarla buluşmaya giderken çok heyecanlıydım, imza vermek ve onlarla iletişimde olmak…ve sorular sorabiliyorlar. Soysa medya bunları yapmak için harika bir olanak sağlıyor, daha iyi olmayı diliyorum ama değilim. Bazı zamanlar da bu tam bir hayal kırıklığı çünkü çok kolay bağlanamıyorum ama bazı zamanlarda, birçok eleştiriyi görmediğim için iyi. Bunun iyi ve kötü yanları var. Bu bir lanet. Bazı insanlar bilgisayar kullanmakta iyi değil.

Soru: Lissa ve Christian arasında ki ilişki ilginç çünkü o [Lissa] beklediğimiz gibi hareket etmeyen bir kraliyet prensesi ve o [Christian] beklenmedik bir kötü çocuk. Bu senin ilgini mi çekti?

Lucy: Kesinlikle! Bence Lissa ve Christian arasında enerji kesinlikle sevimli. Bu o [Christian] karanlık bir kötü çocuk ve o da [Lissa] güzel bir prensesmiş gibi görünüyor ve tahlihsiz aşıklara dönüşüyorlar çünkü prenses ailesi Strigoi’ye dönüşmüş bir çocukla aşk yaşayarak itibarını zedeleyemez. Ama, bu konuda tamamen sevdiğim şey dürüst ilişkiler. İlişkileri oyunlar,gerginlikle ya da buna benzer şeyler tarafından koparılamıyor. İkisi de aileleriyle ilgili zor şeyler yaşadı, özellikle de ebeveynleriyle. İkisi de bununla ilgili bir uzlaşma yolu bulmaya çalışıyor, ve birbirlerine karşı iyi davranmaya, ve geçmişte yaşanan şeylerden uzaklaşıp rahatlayacakları bir yer bulmaya çalışıyorlar. Geçmişleriyle barışacakları yolculukta birbirlerine tutunuyorlar. Bu iyi kız ve kötü çocuk arasında ki yüzeysel bir gerilim değil. Bu benim güzel olduğunu düşündüğüm dürüst ve aşk dolu bir ilişki.

Soru: Vampir dişleriyle çalışmak nasıldı?

Lucy: Ağızlarımıza bir çok kalıp yaptık,ve dişleri yapmak için klipslerimiz vardı. Gerçekten çok ama çok eğlenceliydi. Sahte vampir dişi kullanmayı ve ısırmayı sevdim. Kim bunu yapmak istemez ki?!

Soru: Etkisini görmek için çok fazla heyecanlandığın bir sahne var mı?

Lucy: Bir çok büyü ve güç [dövüş] sahnesi, etkisini görmek için gerçekten heyecanlandığım sahneler. Özel efektler olmadan nasıl göründüklerini bilmiyorum, yine de çok heyecanlıyım.

Soru: Gelecekte senin için neler var ya da ne tür projelerde yer almak istersin?

Lucy: Şey, bundan [Vampir Akademisi] sonra çıkacak beni çok heyecanlandıran bağımsız bir Avustralya filmim var. Adı Now Add Honey. Neler olacağını göreceğiz. Umuyorum ki, film büyük bir başarıya sahip olur ve ikincisini çekeriz. Bağımsız Amerikan filmlerinde yer almak ve hareketli hikayeler anlatmak isterim. Anlatılması gereken hikayelerin bir parçası olmak istiyorum. Sana yeni bir senaryo gösterildiğinde, zaten bildiğinden daha fazla şeyi öğretebilen bir yolcuğa çıkaran filmleri seviyorum.