8 Mart 2014 Cumartesi

2014 Movies About Röportajı


-Sadece bir vampiri canlandırmıyorsun, bir vampir prensesi canlandırıyorsun. İçindeki prensesi nasıl yönlendirdin?
Lucy: Biraz şımarık biri olarak büyüdüm, annem her zaman "Lucy, böyle prenses gibi davranmayı bırak!" derdi bana hep. Sanırım içimdeki prenses biraz ezilmiş durumda. Ama burada her kızın bir parçası olan bir şey var.. Lissa'da sevdiğim şeylerden biri, o gerçek bir prenses, ünvanı önemsemiyor ve tüm bu ünvanlar onun sırtına bir yük, annemin bana yüklediği yükle aynı. [Gülüyor] Diğer yandan, bu ünvanın değerlendirilmesi, Lissa'nın annesi - ve benim annem de sanırım - Lissa ve Lucy'e daha iyi bir insan olmayı öğretmek için yapılacak. Bence gerçek prenses, gerçek masal prenseslerinde olduğu gibi iyi bir kalbe sahip olmalı, ikisinin de üstesinden gelebilmeli ve bir çok şeyi bulmak için çalışmalı.

-Senaryoyu aldığında bir vampir projesinin bir parçası olmak konusunda endişelendin mi yoksa hemen türünü kabul mu ettin?
Lucy:Senaryoyu ilk aldığımda okumaya başladım ve dakikasında bir vampir filmi gibi hissetmedim. Senaryo bu dünyaya olan bir tanıtım gibi, kurallar bir vampir dünyasında bile farklı, Moroi-Dampir-Strigoi gibi, tonlar çok farklı. Ve aynı zamanda bir komedi tonu da vardı, ve tüm o aksiyon ve gizem, hepsi yan yana dizilmiş gibi. Ve başından beri "Daha önce hiç böyle bir senaryo okumamıştım." gibiydim.

-Bu aksiyon, mizah, romantizm ve dramayı bir kitap sayfasından ekrana taşırken endişelendiler mi?
Lucy: Senaryoyu okuktan sonra yönetmenimiz Mark Waters, "Pekala.. bu yanlış gidemez." gibiydi. Mark detaylarla inanılmaz derecede ilgilendi ve Mean Girls gibi bir filmi yaptıktan sonra komediyi yanlış yapma ihtimali bile yoktu çünkü mizahın içindeki şeyi çok iyi biliyordu. Ayrıca senaryoyu hazırlayan Daniel Waters, bana göre Heathers'taki algıyı çok şakacı, genç işi ve ilginç ama bir o kadar alaylı bir imayla karanlık bir şekilde yazdı ama bu gerçekten sıradışı bir tür. Mark ve Dan ile birlikte çalıştığında, onlar mükemmel bir takım çünkü birbirlerine fikir verebiliyor ve aralarındaki fikirler çok net. Ve çünkü onlar kardeşler ve bununla mücadele edebilir ve birbirlerini uyarabilirler. Biliyorum ki, ancak bir takım bu cesur birleşimi ancak Mark ve Dan olabilirlerse yapabilirler.

-İkisini de sette beraber gördüğünde nasıllardı? Hiç kardeş rekabeti gördünüz mü?
Lucy: [Gülüyor] Hayır, onlar birbirlerini çok seviyorlar çünkü onlar kardeşler. Bu çok doğal. Sevmek zorundasınız. Eğer kardeş ilişkisine sahip değilseniz,belki savaşabilirsiniz ama hayır, gerçekten bir mücadele olmadı. Onlar sadece kardeştiler.

-Senaryoyu okumadan önce kitapları okudun mu?
Lucy: Hayır. Filmi çekmeye başlamadan önce senaryoyu gördüm ve bu sürede kitabı 5 kere okudum.

-Lissa'nın özel güçlerini çözmek ve bunu dışavurmak zor muydu?
Lucy: Evet, öyleydi. Güçleri gösterebilmek için bir çok fiziksel ders aldım ve ortama geldiğimde, bu güç benim bedenimde nasıl ortaya çıktığını hissedebildim, ışıldıyor ve iyileştirme gücü zirveye çıkıyor ve zorlama olan bir heyecan, ayrıca ortada güçleri kullandığımda ortaya çıkan bir toksik etki de var. Lissa güçlerini her kullandığı zaman kendine zarar veriyor ve bu onu zehirliyor. Kendini ve Rose'u korumak için her güçlerini kullandığında, biraz daha deliriyor. Bu gerçekten biraz ilginç. Bunu dürüstçe ve doğru oynayabilmek için bir çok yerden fiziksel eğitim aldım.

-Beklediğinden daha mı zordu peki bu?
Lucy: Hayır, aslında bu sandığımdan da kolay oldu. Çünkü sete gidip çekimlere başlamadan çok fiziksel çalışmalar yaptım, bunun benim için gerçek olduğunu biliyorum. Sonrasında sette dahil olmak üzere karakterimi canlandıracağım yerlere göre karakterimi düzenledim. Çünkü çok pratik yapıyordum, ve bu gittikçe çok daha ölçüsüz,koşuşturma ve üst oluyordu ve tüm bu çılgın şeyleri yapıyordum. Bunu geri çekmek ve sahnedeki dürüstlüğü bulmak gerçekten eğlenceliydi, aslında.

-Bir film serisine kaydolmaya ikna oldun mu? Bir karakteri birden çok oynamayı ister misin?
Lucy: Kitabı okuduğum ve Lissa'nın ne kadar ayrıntılı, karmaşık ve güzel bir karakter olduğunu gördüğüm zaman, sadece ona aşık olduğumu hissettim ve onu her şekilde hissetmek istedim çünkü o mükemmel bir yolculuk. Özellikle ilk kitapta güzel bir kavisi var ve senaryonun geri kalanında o sadece mükemmel, inanılmaz bir yolculuk olmaya devam ediyor. Bir aktris için böyle dinamiği olan, verimli ve güçlü bir karakteri canlandırmak gerçekten çok güzel. Evet, onu her zaman oynamak isterdim.

-Richelle Mead'ın sana karakterinin içinde kesinlikle işlemen gerektiğini düşündüğü belirli bir şey var mı?
Lucy: Hayır. Richelle'le tanıştığımızda zaten filmin yarısını çekmiştik ama onun kitaplarını okuduğumda, sanırım onun tüm zihnini ve karakter prespektifini anlamıştım. Kitabı bir çok kez okumamla ilgili sanırım bu. Replikler ve her şey.. Mark bana filmi çekmeye başlamadan önce şöyle söyledi: "Lucy, bu kadar çalışmayı bırakmalısın. Böyle giderse hasta olacaksın!"

-Şimdi ona karşı sahiplenici hissediyor musun peki?
Lucy: Hayır, hissetmiyorum. Aslında hayranların Lissa için farklı fikirleri ve bakış açılarını seviyorum. Bu benim için çok ilginç çünkü onu şimdi gerçekten çok iyi biliyormuşum gibi hissediyorum. Onu hissedebiliyorum. Onu anlayabiliyorum ve umarım hayranlarda onun zevkini çıkartabilir. Ama sahiplenici hissetmiyorum çünkü herkesin kendi fikri var. Ve ona karşı sadece büyük bir empatim var. Bu biraz garip. Filmi çekerken onun ailesininde öldüğü araba kazası sahnesini çektik ve bu bana sonuna geldiğimizde daha doğru geldi ve onu gerçekten bildiğimi anladım. Ailesini kaybetmiş bir kızın ağırlığıyla bir sürü sahne çektim ve tüm bu sahnelerde gözyaşlarımı durduramadım. Kendimi kaybetmiştim. Yüzüm çekilmiyordu. Bunu yapmamın sebebi sahne için olması değildi. Sadece ortalığa yayılmış bir haldeydim ve etrafa ölü bakışı atıyordum ve arabadan çıkarak sürünmeye başladım ve o an Lissa'nın ne kadar derinden etkilendiğini hissetmiştim. Bunun biraz korkunç olduğunu düşünmüştüm.

-Lissa'yı oynadıktan sonra terapiye gitme ihtiyacı duymuş olabilirsin.
Lucy: [Gülüyor] Evet, biliyorum. Ama aslında daha çok rolden kopabilmeyi öğrenmeliyim.

-Hayranlar kitap serisi hakkında çok tutkulular. Hiç hayranlarla karşılaşıp konuştuğun oldu mu?
Lucy: Evet, basın turumuzda gerçekten heyecanlı olan bir çok insanla tanıştık ve bunu gerçekten önemseyen birileriyle bir şey paylaşmak bizi mutlu etti. Ve kitapların bir çok insanın hayatının bir parçası olması da harika.
-Kendini ilk vampir dişlerinle gördüğünde nasıl bir tehki verdin?
Lucy: Bunun çok havalı olduğunu düşündüm. Her zaman vampir dişi istemişimdir. [Gülüyor] Kim istemez ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder